Mustafapaşa, UNWTO tarafından dünyanın en iyi turizm köylerinden biri olarak seçilmiştir.
Mustafapaşa, yerel taş ustalarının maharetlerinin eşsiz örneklerinden olan oymalı ve süslemeli cepheleri, balkonları ve pencereleriyle kiliseler, camiler ve taş evlerden oluşan sivil mimarisiyle adeta bir açık hava müzesini andırmaktadır. Taş işçiliği ve ahşap işçiliğinin güzel örneklerini sunan, bölgenin topografyası ve iklimine uygun olarak inşa edilmiş bu 19. yüzyıl evleri görkemli bir kültürün izlerini taşıyor. Burada kalabalıktan uzaklaşabilir ve otantik, gerçek bir Kapadokya kasabasında zaman geçirebilirsiniz.
Eski Günlere Bir Dalış
Mustafapaşa'nın tarihi, sakinlerinin tarımdan ziyade ticaretle uğraştığı verimli Damsa Vadisi'nde keşfedilen eserlerle tarih öncesine kadar uzanmaktadır. Kasaba, 20. yüzyılın başlarında eğitim ve kültür kurumlarıyla köklü, varlıklı ve modern bir Kapadokya merkezi haline gelmiş, modern sanat tarzlarını ve yaşamı benimsemiştir.
Mustafapaşa, Türkiye'nin Ortodoks Hıristiyanları olan Rumlara ve Türklere ev sahipliği yaptığından din, kasabanın en temel kültürel unsurlarından biri olmuştur. Osmanlı Rumları köyün çevresinde halka açık iki kilise, 30'dan fazla şapel ve taşa oyulmuş çok sayıda ibadet yeri inşa etmiştir.
Köydeki en eski yapılar arasında iki mahalleyi birbirine bağlayan kesme taştan yapılma Maraşoğlu Köprüsü; Manastır Vadisi'ndeki Agios Nikolaos Manastırı ve Agios Stefanos Kilisesi; ve köy merkezindeki 17. yüzyıldan kalma kesme taştan yapılma Mustafapaşa Cami-i Kebir (Ulu Cami) yer almaktadır. Duvarlarında sarmaşıklar, iki kanatlı ejderha, iki başlı kartal ve melek oymaları bulunan 19. yüzyıldan kalma Konstantin ve Helena Kilisesi kaçırılmamalıdır. Bir zamanlar muhtaçlar için bir aşevi olarak hizmet sunan 19. yüzyıldan kalma Mehmet Şakir Paşa Medresesi, bugün bir köyde kurulan ilk üniversite olan Kapadokya Üniversitesi'ne ev sahipliği yapan bir diğer çarpıcı yapıdır.
Yerel Mutfakla Şımartılmaya Hazır mısınız?
Osmanlı-Kapadokya mimarisine uygun olarak yenilenmiş geleneksel taş evlerde konaklayabilir, yemeklerinizi ister yenilenmiş taş evlerdeki restoranlarda ister restore edilmemiş geleneksel binalarda yiyebilirsiniz.
En göze çarpan yerel spesiyaliteler bakliyatlı hamur işleri ve testi kebabı, toprak kaplarda pişirilen kuzu incik yahnisidir - seramiğin bölgenin ana geçim kaynaklarından biri olduğunu belirtmek gerekir.
Bu topraklar aynı zamanda birçok üzüm bağına da ev sahipliği yapmaktadır ve dolayısıyla şarap dışında üzüm sirkesi, üzüm turşusu ve üzüm pekmezi gibi ürünleri de bulmanız mümkündür. Yerel mutfağa emir gibi yerli üzüm çeşitleriyle yapılan yöresel şaraplar eşlik edebilir.
Mükemmel Bir Hatıra İçin Bağcılık ve El Sanatları
Mustafapaşa sakinleri kitre adı verilen el yapımı oyuncak bebekleri, çömlekçilik, seramikçilik ve bağcılıkla meşhurdur. Köyün ortak kültürüne katkıda bulunan oyuncak bebek yapımı ve seramikçilik sürdürülebilir el sanatlarındandır. Şarapçılığa gelince, Anadolu bağcılığının kökeni binlerce yıl öncesine dayansa da, Orta Çağ'da bağcılar Kapadokya'nın volkanik topraklarında gübre olarak güvercin gübresinden yararlanırlardı. Günümüzde ziyaretçiler üzüm bağlarını gezmeyi ve sonbaharda üzüm hasadına bizzat tanık olmayı sevmektedir.
Kapsamlı bir restorasyonun ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı özel bir müze olarak açılan Kapadokya Sanat ve Tarih Müzesi, Oyuncak Bebek Müzesi olarak da bilinmektedir. Geleneksel kıyafetleriyle kitre bebek yapım geleneğinin sürdürüldüğü Mustafapaşa'daki müzede sergilenen bebekler, Anadolu'nun folkloru hakkında bizlere pek çok fikir vermektedir.
Macera mı Arıyorsunuz? Gelin ve Vadilere İşlenmiş Yaşamları Görün!
Mustafapaşa köyünün hemen yanı başındaki Gomeda-Üzengi Vadisi, yürüyüşçüler için idealdir. Vadi, Ayvalı köyünden başlayıp Üzengi ilçesinde son bulmaktadır. Vadinin hemen girişindeki Alakara Kilisesi ve yaklaşık bir kilometre ilerisindeki İkonoklastik dönemden kalma kayaya oyulmuş Aziz Basil Şapeli vadinin önemli dini yapıları arasında yer alıyor. Yol boyunca endemik bitkiler ve kelebeklerle karşılaşacaksınız. Ayrıca kaynağı bilinmeyen kanallar ve tüneller yürüyüşe esrarengiz bir hava katmaktadır. Üzengi'de vadinin sonunda kayaya oyulmuş güvercinlikler abidevi bir yapı olarak göze çarpmaktadır. Bu güvercinliklerin bazıları yüzlerce pencereden oluşan cephelere sahip olsa da günümüze sadece tünekleri ulaşabilmiştir.
Şimdi Bir Fincan Türk Kahvesini Hak Ettiniz...
Mustafapaşa'dayken ziyaretçiler Şahinefendi köyüne uğrayarak, görkemli bir toplantı salonu ile zemininde renkli ve gösterişli mozaikler bulunan bir hamam yapısına sahip Sobesos antik kentini hayranlıkla gezebilirler. Mustafapaşa'ya geri dönerken, ana şehir meydanındaki bir kıraathanede - bir tür kahve evi - Türk kahvesi içmek için mola vermek bir gelenek haline gelmiştir.